Chiapas’ta Neler Oluyor?

Özgür Gökmen

körotonomedya (1998).

Zapatista Ayaklanması’nın dördüncü yıldönümü, 22 Aralık günü Meksika’nın güneydoğu eyaleti Chiapas’ın sınırları içindeki Acteal'de yaşanan katliamın gölgesinde kaldı. Federal hükümet, ilk günlerde, her ne kadar yaşanan katliamın yerliler arasında süregiden bir kan davasından kaynaklandığını öne sürdüyse de, öncelikle Zapatistalar’ın mücadelesine yakınlık duyan, kurulan haberleşme ağları ile gelişmeler hakkında sürekli bir bilgi akışına sahip olan kesim, sonra da tüm dünya, saldırının Barış ve Adalet (Paz y Justicia) adındaki paramiliter güç tarafından gerçekleştirildiğini öğrendi.

Çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu kırkbeş insanın ölümüyle sonuçlanan saldırının gerçekleştirildiği Acteal, iktidarda bulunan Kurumsal Devrimci Parti’nin (PRI) taraftarı olan paramiliter güçlerce yaşadıkları yerlerden ayrılmak zorunda bırakılan Zapatista taraftarı ya da bağımsız birkaç bin göçmenin sığındığı bir yerleşim bölgesi. Ama bunun da ötesinde, Acteal’ın bağlı bulunduğu San Pedro de Chenalho, iktidarda bulunan PRI'nın yerel yönetimine karşı, yerlilerin otonom yönetime sahip oldukları bir bölge. Yani Acteal katliam için gelişigüzel seçilmiş bir yer değil. Katledilenler, Katolik Kilisesi'ne bağlı, şiddet karşıtı ve Zapatista taraftarı olan Arılar (Las Abejas) cemaatine mensup Tzotzil yerlileri. Saldırıyı gerçekleştirenler de PRI-ista olarak anılan, ya da iktidar partisinden pek de bir farkı bulunmayan Cardenista partisine bağlı Tzotzil yerlileri.

Aslında Chiapas eyaleti, paramiliter güçlerin varlığına yabancı değil. Gangsterler (pistoleros) ya da beyaz muhafızlar (guardias blancas) olarak bilinen ve iktidar partisine yakın toprak ağalarına bağlı olarak çalışan paramiliter güçler, eyaletin kollektif hafızasında oldukça derin yaralar açmış durumdalar ve bölgedeki varlıkları halihazırda devam ediyor. Ne var ki, son katliamı gerçekleştiren Barış ve Adalet, beyaz muhafızların aksine cemaat içinden gelen insanlardan mürekkep bir grup.

Bir ejido’ya (komünal olarak işlenen toprak parçası, aynı zamanda bu toprağa sahip olan anlamına da geliyor) mensup olacak yaşa gelmiş, ancak nüfus artışı ve kırsal ataletin birarada işlemesi sonucunda, çalışacak bir işe ya da işleyecek bir toprak parçasına sahip olamayan ve evlenip ebevenylerinin kaderleriyle yüzyüze gelen, mucize kabilinden ya da ancak toprak ve ürünleri çalarak yaşayabilen genç insanlar.

Katliamdan hemen bir gün sonra, La Jornada gazetesinde paramiliterlerin kimliklerine dair yayımlanan bir makalede, Barış ve Adalet grubunu oluşturan insanların ortak özellikleri böyle tanımlanıyor. Yani suçlular bölgedeki iktisadi sistemin dolaysız ürünleri. Yaşanan paramiliterleşme süreci, bu insanlara hem içinde bulundukları zor durumdan bir “çıkış”, hem de bir tür prestij sağlıyor. Kirli, namı diğer “düşük yoğunluklu” savaş bahanesiyle koydukları varlık vergisi, (her yetişkinden onbeş gün için üç, ya da bir defaya mahsus olmak üzere kırkyedi dolar) ve yağma kendilerine bir gelir sağlıyor. Sahip oldukları silahlar da kendilerine ebevenylerinin hiç bir zaman hayal bile edemedikleri bir iktidar ve statü sunuyor.

Ejido’lara mensup olmadıkları için cemaatlerin kollektif kararlarının alındığı periyodik meclis toplantılarında verilen sivil eğitimden de geçmeyen bu insanlar, kendilerini komünal bir sorumluluktan muaf hissediyorlar. Toplumsal ya da siyasal bir tasarıma sahip değiller ve tek efendileri tabi tutuldukları askeri eğitimin gözetmenleri. Sahip oldukları silahları elde edebilmek için bu eğitimden geçmeye ve askeri birimlere boyun eymeye mecburlar. Bu insanların kılavuzları ile Guetemala’daki Kaibileler arasında bir özdeşlik göze çarpıyor: Uyuşturucu müptelası, faşizan askerler...

Karşı-örgütlenme, çoğu zaman olduğu gibi, ayaklanmadan ya da ayaklanmayla özdeş görülen toplumsal, etnik, dinsel vs. gruplardan tedirginlik duyan toplumun daha “gerici” unsurlarını bünyesinde topluyor. Ve bunların karşıtlarına yönelik şiddet uygulamalarını sağlamak için genellikle çok az bir teşvik yeterli olabiliyor. (Meksika gibi) karşı-ayaklanmanın gündemde olduğu coğrafyalarda, karşı-ayaklanma, hükümet güçlerinin uyguladığı şiddeti artırma, hatta hükümet adına şiddet uygulama hizmeti arz ediyor. Karşı-örgütlenme, kaynayan sınıfsal, etnik, dinsel ya da ideolojik tutkuların altındaki ateşi harlıyor ve ortaya çıkan enerjiyi karşı-ayaklanmanın amaçlarına hizmet etmeye sevkedebiliyor. Bunun sonucunda yaşanan cemaat içi şiddetin bazen denetim dışına kaçması da engellenemez bir hal alıyor.

Ayaklanmanın başladığı günden beri mücadelenin siberalemde süren kısmına büyük destek veren Texas Üniversitesi’nden Harry Cleaver, paramiliter güçlerin merkezi ya da yerel hükümet tarafından istihdam edilmesinin pek de yadırganacak bir yanı olmadığını vurguluyor. Bunlar, neoliberal iktisat politikalarının kendi cemaatlerine marjinal bir konuma sürüklediği, çoğunluğu gençlerden müteşekkil insanlar ve benzeri türden güçler, tarih boyunca sürekli benzeri biçimlerde istihdam edilegelmişler. Marks’ın sözünü ettiği, Fransız hükümetinin Parisli işçi sınıfına karşı 1848’de yarattığı hareketlilik, Şahın İran’da 1978 öncesi İranlı köylüleri, ABD’nin Vietnam’da Vietkonglar’a karşı marjinalleşmiş cemaatleri istihdam etmesi, paramiliter güçlerin taarihsel süreç içinde kullanılmalarına birer örnek teşkil ediyor.

Chiapas’ta yaşananlara bakıldığında durumun pek de farklı olmadığı görülebiliyor. Barış ve Adalet, 1995 sonrası ivme kazanan karşı-ayaklanmaya bugünlerde öncülük eden ve bu karşıayaklanma ile özdeşleşen Yerli Antizapatista Devrimci Hareketi’nin bir mensubu. Kuzey Carolina’daki Fort Bragg Amerikan karşı-ayaklanma okulundan diplomalı 7. Askeri Bölge Komutanı general Mario Renan Castillo Fernandez ve emrindekiler, öncelikler San Cristobal’ı çevreleyen dağlık alanlardaki Zapatista etki alanlarını tespit etmeye başlıyorlar. Sözü geçen adam, paramiliter güçlerin örgütlenmesinden ve eğitilmesinden sorumlu tek kişi. Daha sonra PRI’yı destekleyenlerle Zapatista taraftarları arasında gerginliğin en yoğun olarak yaşandığı yerlerin tespit edilmesine geliyor sıra. Yukarıda sözü edilen, açlık sınırının bile altında yaşayan tzotzil yerlilerinin tespit edilmesinin ardından “düşük yoğunluklu” savaş başlıyor.

Chiapas eyalet yönetimi ile Barış ve Adalet arasında imzalanan ve bu gruba Mayıs 1998’e kadar peyderpey 4 milyon pezo ödenmesini öngören sözleşme, karşı-örgütlenmenin ekonomi-politiğininin bir diğer yönünü gözler önüne seriyor.

Anlaşmaya paramiliterleşme sürecinin baş müsebbibi addedilen 7. Askeri Bölge Komutanı general Fernadez tanıklık ediyor. (La Jornada ele geçirdiği anlaşma metnini, Acteal katliamından bir gün önceki sayısında yayımlamıştı.) Bu arada federal hükümet, yaşanan katliamı bahane ederek, bölgeye büyük bir askeri yığınak yapıyor. Zapatistaların otonom bölgeleri işgal ediliyor. Zapatist yerlilerin birçoğu yaşadıkları bölgeleri terk ederek dağlık bölgelerdeki ormanlara çekilmek zorunda kalırken, bir kısmı otonom bölgelerini ordu güçlerine terketmemek için direnmeye çalışıyor.

Amaçlanan, büyük ölçüde Zapatistaların toplumsal tabanlarının yaşadığı bölgeleri tasfiye etmek olarak görülüyor. 9 Şubat 1995 günü federal ordu güçlerinin başlattığı saldırıdan sonra bölgedeki bağımsız gözlemcilerin aktardıklarına bakılırsa, ordunun temel taktiği, otonom bölgelerdeki üretken alanların tahrip edilmesi. Acteal'da yaşanan katliam, tam da fiyatların olağandan yüksek olduğu bir yılda, kahve hasatının başlayacağı günlere denk düşüyor. Paramiliter güçler de federal ordu ile aynı taktiği güdüyor. Üretken alanlar tahrip ediliyor, otonom Zapatista bölgeleri tasfiye ediliyor. İmzalanan San Andreas anlaşmasının hükümlerini yerine getirmemekte direnen Zedillo, meclis üyelerinden oluşan arabulucu Komite COCOPA’nın çalışmalarına engel oluyor. Bir yandan “böl ve yönet”in en etkili biçimine müracaat edip cemaat içi çatışmaları körüklerken; öte yandan, “lider”i ele geçirirse hareketi çökertebileceğine olan muazzam inancıyla Marcos'un peşinde koşuyor. Marcos ise şimdilik hâlâ Lacandon ormanlarında ve yeryüzündeki kardeşlerine ironik bir üslupla kaleme alınmış mektuplar göndermeyi sürdürüyor.

1 Ocak günü Reuters, Acteal’da yaşananlarla ilgili bir analizini “Chiapas denetim dışına mı kayıyor?” başlığı ile yayımladı. Oysa Chiapas 1 Ocak 1994’ten bu yana, otonominin yerleşik hale gelmesinden, yerlilerin kendi hayatları üzerinde inisiyatif kullanmabilmeye başlamasından beri “denetim” dışında. Galiba Meksika’daki hükümet de bunu iyi biliyor ve yeryüzünde her türlü iktidarın en büyük düşmanı olan “yönetilemezlik”e bir son vermeye çalışıyor.